24 Ekim 2007 Çarşamba

deveye sormuşlar neden boynun kıldan ince, kendi işimi kendim yaparım demiş

ya bazen düşünüyorum da(zaten pek nadir oluyo; işte öyle zamanlardan birinde) hani biz mesela çinli falan görünce böyle yanımızdakini dürtük dürtük yapmak veya etini falan cimdirmek suretiyle "bak kız/oğlum, çinli" diyip bir de biraz daha hıyarto tiplersek yanına gidip "çan çin çon" diye eşşekten bile düşemeyecek kadar otistik olmayan, uydurma çincemizle iletişim kurmaya çalışırız ki? ya da zenci falan görünce hepsine potansiyel kavga çıkaracak sapık o da olmadı rapçi muamamlesi nedir; hadi bunların hiçbiri aklımıza gelmemişse bile yine de şaşırma vardır.
o değil de acaba bunlar da kendilerini görünce "baksana lan olum japona, çekik çekik; çok komik ehe ehe" gibisinden tepkiler verirler veya şaşırırlar mıdır ki? veya mesela bi zenci, sabah uyku mahmurluğuyla aynaya bakınca "o ne lan, zenci" falan der mi, ya da arkadaşlarının arasına girince "kavgacısınız olum hepiniz, ananız da rapçiydi sizin" falan gibi tepki verir mi? verebilir aslında yani di mi, düşünsene bi aynaya bakıyosun gözlerin çekik ve zencisin(kafadan kopmuşun yani), şaşırırım ben olsam; hatta tam kendimde değilsem belki bağırırm bile. ha bi de şey var acaba bu zenciler karanlıkta birbirlerini görebiliyolar mı ki? yani tam karanlık değilde, bole mesela etrafta yürüyen beyaz ayakkabılar falan. zor iş onlarınki de.

21 Ekim 2007 Pazar

ekmeğin arası

ne zaman ben yaşlandım diyeceğim biliyor musunuz? mahallemdeki her çocuk ekmek arası salça yerine ekmek arası şokellayı tercih ettiği zaman yaşlandığımı kabul edeceğim.

sonra inecem aşşağa, siktirin gidin kendi mahallenizde oynayın lan ipneler diyecem. burası bizim mahalle diyeni de dövecem mınakoym. şokellaymış. salça varken yenir mi lan ibişler.

14 Ekim 2007 Pazar

o beybi

tvde tırtımsı bir amerikan filmi vardı. başrollerde sarışın bir yakuşukluyla(jeremy), ezzik ötesi gözlüklülerin şahı ineklerin prensesi tadında, sümüklü ama ah bir açılıp saçılsa yavru olacak "mübeceel hamın kızımızın" 11 saat farkla şubesi olan jessica vardır. jessica bu jeremy'ye hay sukul'un başından beri yanıktır. ama öyle böyle değil. ne zaman kendi gibi kıllı-bıyıklı-bol gözlüklü ve en az biri şişman kız arkadaşlarıyla buluşsa yok ceremi böyle karizma, yok cereminin gözleri içimi yakıyo, cereminin kalçaları enfes, kol kaslarına bitiğim gibi genç kız rüyası tadında cümleler kurmakta, ama eziksin sen esik kal tadında yaşadığı için ceremiye açılmaya cesaret edemektedir. neyse bu bölye bi saat devam eder, sonra ben arada yemek falan yerim, gelmişim gıza bişiler olmuş, bi motorize ekipman olmuş. ceremi de kızı ilk görüdğü anda tanıyamaz falan ve azından şu kelimeler dökülür "o beybi tanışalım mı, ben ceremi, buralar benden sorulur" falan filan. sonra çıkarlar bunlar, arabada öpüşürler vs vs. ayrıca bu "o beybi" kelimeleri de mihman arkadaşımızın aklına ilk gelen kelimeler olmasıyla ilginçtir. (yazıyı yazma nedenim de odur)

13 Ekim 2007 Cumartesi

küçüktük lan iyiydi

allahın her yeni günü büyümek ne dandi far etmişinizdir. eskiden mal gibin çıkar geberene kadar oynar, kumla p*k püsürle üstümüze edip bi de gelip bi marifetmiş gibi kapıda dikilir iyi de azarı yerdik. ha, ne işimize yarardı, eğlenirdik be. heç dert yok, tasa yok, bi şey iplediğimiz yok. tam manasıyla fotosentezciler gibiydik. tek fark böğürür, yemek yer, boşaltım yapardık. amma yaşın verdiği moronlukla değerlindirmedik canım günleri. elimizi kolumuz sallayıp her defasında "büyüdüm olum ben, gocaman oldum" gibisinden 6 yaş çocuğu cümleleriyle büyütürdük kendimiz. hayır, büyüdük de nemize yaradı, heç. yine sap gibi bu sefer birz daha uzunlarındanız. yine fotosentizciyiz, böğürmek yerine okula gidip, yemek yerine kota yiyioz. lan yemek deyince aklıma bi tantuni bi iskender geliyo, kendi kendime midemi kazıyom. bole de bi insanım. hani olur ya bakkalcılık oynarsın da ay o değil de acıktım harbi harbi. tv de bülent ersoyu gördüm iştahım kaçtı. kadın açmış malları ortaya, işini bilen işportacı abici. da bize de yazık bi yerde. dekolteden soğutuyo adamı.