20 Aralık 2007 Perşembe

bayram

yüzler daha kırmızı boklar daha kahverengi bu gün. yediklerinize dikkat edin o kadar çikolata börek üstüste cırcır olursunuz mazallah.

cırcır doğmuş biri olarak konuşuyorum bak.

8 Aralık 2007 Cumartesi

mafya

ortopedi mafyası konulu bir film çekme projem var.

sloganı: iki kişinin bindiği sırt değildir.

sloganı bulduk zaten, siktiret şimdi senaryo menaryo, yetenekli oyuncu filan arayamam.

7 Aralık 2007 Cuma

"it's funny how beautiful people are when they're walking out the door."
-arada bir birisi "ya biliyo musun nooldu" diye hevesli hevesli anlatmaya gelince "bilmek istemiyorum" diyorum, çok kötü bozum oluyo. bn de kıs kıs gülüyorum içimden.
-arada bir de biri bir şey anlatmaya başlıyo, daha ilk kelimeyi söyleyince "yaa kaç kere anlattın" diyorum, acayip morali bozuluyo, bn de çok pis mutlu oluyorum.
-ya eskiden küçüktüm ya mevlite götürürlerdi, başta böyle mırın kırın ederdim ama içimden coşardım. Niye? çünkü mevlit şekeri denen bir şey var. o ulu, enfes, muazzam, harika bir şeydi. ama eğer naneliyse küfrederdim ev sahiplerine.(içimden yine) böyle külaha koyarlardı onu, ama hemen bitiririrdim, hatta çiğnerdim de dişlerime yapışırdı.sonra gidip babaanneminkini de alırdım. onu da yerdim, bitince babanneme gidip "ya başka yok mu" derdim o da eliyle susu yapardı. bu acı haykırışlarımı gören ev sahibinin gelini de, gel gel diyerek biraz daha verirdi. ne güzelmiş lan, ama satılmıyo bunlar markette falam. hep nanelisi var, kıl oluyorum. bu sefer markete küfrediyorum.
-bazen de biri bi şey anlatırken dalıp gider gibi böyle taa uzaklara bakıyorum, o dinliyo musun diyo. ben aslında bu soruyu duyuyorum ama hiç iplemiyor. heeey diyo, bn de sanki dalmışım da uyanmışım gibi "fendim, bir şey mi dedin, özür"e flm bağlıyorum. o da "noldu bi şey mi var" diyor, "boşver, yok bir şey" diyip geri dönüyorum dalmaya, acayip gizemli bir hava katıyorum kendime. karşıdaki meraktan çatlıyo biliyorum, kıs kıs gülüyorum.
-ya babaanne deyince aklıma ilk çocukluk günlerimi mahvedip, bana 4-5 yaş travması yaşatmış "gün"ler geliyor. o günler ki babaanne sabahın 10unda zorla götürür, taa akşama kadar. "ya ben gelmiyim, evde kalıyım" flm derdim yaşıma bakmadan, tabi izin vermez anca "erken döneriz" derdi. ama bilirdim, 7 saatten önce işkence bitmeyecek. neyse, genelde Allah'ın dağında olurdu bu gün evleri. binbir çile gidilirdi. daha mahalleye gelince anlardınız buranın "gün mahallesi" olduğunu. adeta yollarda bile dantel vardır. çocukları düzgün ötesidir, maç yapan oğlanlar bile jilet ütülü, papyonlu gömleklerini çıkarmazlar. kızların yanları dantelli beyaz çorapları vardır ve "ev kadıncılığı" oynarlar. neyse. gün evinden içeri girmeden, daha koridordayken yemek kokuları gelir burnunuza.bunlar vıcık salçalı ve yağlı yemeklerdir. tek yenilebilir gün klasiği olan börek veya dolmadır. eve girinde her yerden fışkıran hijyen rahatsız eder, danteler zaten sanki siz ellerinizi havada tutun diye konulmuştur. bir şey damlatırsanız ölürsünüz. koltuklar cilloptur ve hepsinin üzerinde örtü vardır ki siz oturamayın diye. çocuk olduğunuz için size arka hap kadar oda ayrılmıştır. bu odada televizyon dahil her şey küçüktür, içine girip izlemek zorunda kalırsınız. sonra gün kabusu başlar. düşünün hepsi 60 yaş üstü 7 kadın, 14 tane pörsük meme flm. iğrenç yani. bir de bu karıların 30 yaş gelinleri vardır ki bunlara da yazıktır zaten, onların da beyinleri yavaş yavaş yıkanmaktadır. neyse tv izleyim dersiniz o saatte ya kadın programı ya türk fimi vardır. kadın programını o yaşta kaldıramadığımdan tüm türk filmlerini ezberlemişimdir. özellikle de kaynanalar(dizi gerçi ya:) biraz geçince de kabus yalan rüzgarları başlar. 15 yıl devam ede, herkesin bir pislik yaptığı, birbiriyle yiyiştiği(nefret ediyorum bu kelimeden) iğrenç dizi. neyse artık o da bitince sıkıntıdan erimiş halde olurum genelde. gidip babaannemin eteğine yapışıp "hadi gidelim, gidelim, gidelim. çok sıkıldım" derim o da klişe cümle" tamam, bu son çay" Allahım hayatımın kabus cümleciği, tiksinç şey. bilirim ki o son çay hiç bitmeyecek, asla dibi gelmeyecek bardağın. babaannemi izlemeye başlarım, bardağı ağzıza götürsün diye, kalkıp ben içircem nerdeyse. herkes bitiririr de bir o bitirmez. son çay ya, otlarına kadar içer artık. böyle böyle deliririm. işte kabus çocukluğum.

26 Kasım 2007 Pazartesi

Vucuduma sahip olabilirsin, ruhuma sahip olmiycaksan kapama tezgahin onunu

Yazidan once iki not:
1-bloodline bi yasina daha girmis (+18) hayirli olsun bi yastikta kocasin,18 iyle kendisi.
2-yesilcamdan esinlenmis 'kirmizi cam' diye bir film endustrisi var. Isminden anlayacaginiz bir icerige sahip. Kirmizi kirmizi. Ehehe

bu ruh meselesi de ordan aklima geldi. Vucuduma sahip olabilirsin ama ruhuma asla ne lan? Ben senin ruhuna sahip olmak istemiyom ki zaten, 90-60-90 daki iki doksanina sahip olmak istiyom.

Sair ne guzel demis oysa

'vereceksen ver guzel
sana yaktik hep gazel
sana ideolojik girerim
kisiligin olur tuzel'

lan o degil ayak ustu fenomen yaratip tarihin tozlu sayfalarina konuslandirdim. Artik herkes ideolojik girecek, acin turkiyenin onunu turkiye geliyor!

25 Kasım 2007 Pazar

A Noise Severe

You see,
I'm waiting patiently,
And what this means to me?
Nobody ever knows..

You see,
In all the warmth i feel,
Is this the end of me?
Only i should know..

Ah ah hayat geçti, gitti, bitiyor.

Sokayım Öss'ne afedersin (+18)

24 Ekim 2007 Çarşamba

deveye sormuşlar neden boynun kıldan ince, kendi işimi kendim yaparım demiş

ya bazen düşünüyorum da(zaten pek nadir oluyo; işte öyle zamanlardan birinde) hani biz mesela çinli falan görünce böyle yanımızdakini dürtük dürtük yapmak veya etini falan cimdirmek suretiyle "bak kız/oğlum, çinli" diyip bir de biraz daha hıyarto tiplersek yanına gidip "çan çin çon" diye eşşekten bile düşemeyecek kadar otistik olmayan, uydurma çincemizle iletişim kurmaya çalışırız ki? ya da zenci falan görünce hepsine potansiyel kavga çıkaracak sapık o da olmadı rapçi muamamlesi nedir; hadi bunların hiçbiri aklımıza gelmemişse bile yine de şaşırma vardır.
o değil de acaba bunlar da kendilerini görünce "baksana lan olum japona, çekik çekik; çok komik ehe ehe" gibisinden tepkiler verirler veya şaşırırlar mıdır ki? veya mesela bi zenci, sabah uyku mahmurluğuyla aynaya bakınca "o ne lan, zenci" falan der mi, ya da arkadaşlarının arasına girince "kavgacısınız olum hepiniz, ananız da rapçiydi sizin" falan gibi tepki verir mi? verebilir aslında yani di mi, düşünsene bi aynaya bakıyosun gözlerin çekik ve zencisin(kafadan kopmuşun yani), şaşırırım ben olsam; hatta tam kendimde değilsem belki bağırırm bile. ha bi de şey var acaba bu zenciler karanlıkta birbirlerini görebiliyolar mı ki? yani tam karanlık değilde, bole mesela etrafta yürüyen beyaz ayakkabılar falan. zor iş onlarınki de.

21 Ekim 2007 Pazar

ekmeğin arası

ne zaman ben yaşlandım diyeceğim biliyor musunuz? mahallemdeki her çocuk ekmek arası salça yerine ekmek arası şokellayı tercih ettiği zaman yaşlandığımı kabul edeceğim.

sonra inecem aşşağa, siktirin gidin kendi mahallenizde oynayın lan ipneler diyecem. burası bizim mahalle diyeni de dövecem mınakoym. şokellaymış. salça varken yenir mi lan ibişler.

14 Ekim 2007 Pazar

o beybi

tvde tırtımsı bir amerikan filmi vardı. başrollerde sarışın bir yakuşukluyla(jeremy), ezzik ötesi gözlüklülerin şahı ineklerin prensesi tadında, sümüklü ama ah bir açılıp saçılsa yavru olacak "mübeceel hamın kızımızın" 11 saat farkla şubesi olan jessica vardır. jessica bu jeremy'ye hay sukul'un başından beri yanıktır. ama öyle böyle değil. ne zaman kendi gibi kıllı-bıyıklı-bol gözlüklü ve en az biri şişman kız arkadaşlarıyla buluşsa yok ceremi böyle karizma, yok cereminin gözleri içimi yakıyo, cereminin kalçaları enfes, kol kaslarına bitiğim gibi genç kız rüyası tadında cümleler kurmakta, ama eziksin sen esik kal tadında yaşadığı için ceremiye açılmaya cesaret edemektedir. neyse bu bölye bi saat devam eder, sonra ben arada yemek falan yerim, gelmişim gıza bişiler olmuş, bi motorize ekipman olmuş. ceremi de kızı ilk görüdğü anda tanıyamaz falan ve azından şu kelimeler dökülür "o beybi tanışalım mı, ben ceremi, buralar benden sorulur" falan filan. sonra çıkarlar bunlar, arabada öpüşürler vs vs. ayrıca bu "o beybi" kelimeleri de mihman arkadaşımızın aklına ilk gelen kelimeler olmasıyla ilginçtir. (yazıyı yazma nedenim de odur)

13 Ekim 2007 Cumartesi

küçüktük lan iyiydi

allahın her yeni günü büyümek ne dandi far etmişinizdir. eskiden mal gibin çıkar geberene kadar oynar, kumla p*k püsürle üstümüze edip bi de gelip bi marifetmiş gibi kapıda dikilir iyi de azarı yerdik. ha, ne işimize yarardı, eğlenirdik be. heç dert yok, tasa yok, bi şey iplediğimiz yok. tam manasıyla fotosentezciler gibiydik. tek fark böğürür, yemek yer, boşaltım yapardık. amma yaşın verdiği moronlukla değerlindirmedik canım günleri. elimizi kolumuz sallayıp her defasında "büyüdüm olum ben, gocaman oldum" gibisinden 6 yaş çocuğu cümleleriyle büyütürdük kendimiz. hayır, büyüdük de nemize yaradı, heç. yine sap gibi bu sefer birz daha uzunlarındanız. yine fotosentizciyiz, böğürmek yerine okula gidip, yemek yerine kota yiyioz. lan yemek deyince aklıma bi tantuni bi iskender geliyo, kendi kendime midemi kazıyom. bole de bi insanım. hani olur ya bakkalcılık oynarsın da ay o değil de acıktım harbi harbi. tv de bülent ersoyu gördüm iştahım kaçtı. kadın açmış malları ortaya, işini bilen işportacı abici. da bize de yazık bi yerde. dekolteden soğutuyo adamı.

30 Eylül 2007 Pazar

evrimleşir de sikerim diye maymun almak

nasıl bir mantıktır ya rabbim,bu abazalığın bir şekilde formüle edilebilme ihtimali,newton olsun hawking olsun herhangi değerli bir bilim adamımız tarafından açıklanabilmeihtimali var mı?

yoksa biz bu fenomenin açıklanamama ihtimalini mi sevdik? bilemiyorum.

yaş itibariyle şahin k beyefendiyi çok iyi tanıyan bir neslin saygıdeğer neferlerinden biriyim. evet elim sikimden kolay kolay ayrılmıyor ancak ben hiç bu kadar abaza olmadım arkadaş. nedir lan evrimleşse bile sikmem ki ben maymunu. kıllı kıllı ıy.

kadın dediğin eskiden dahi olsa kılsız olmuş olmalı. sıçmamalı yada. ne lan bok dolu deliğe sikimi mi sokacam? manyak mıyım. hiç birşeyinde değilim de bu fantaaağzinin sahibi yüce yürekli insan maymunu evrimleşinceye kadar evinin bodrumunda saklayacakmıdır? yoksa her azdığında bodruma inip o zararsız,günahsız ve kılıı hayvanla cinsel fantaaağzilerini mi gerçekleştirecektir? ben ikincisnin gerçek olacağını zannediyorum, evrimleşecek diye maymun alacak bir adamı sadece elin kesebileceğine inanmıyorum. inanmak istemiyor da olabilirm.

o değil aklıma yeni bir şey daha geldi, ya bu maymun aynı zamanda diri vicıtlı bir mükreeemin hastası ise? daha kötüsü sizi de mükremin zannederse? o zaman anana babana bodrumdan gelen u u u seslerini nasıl açıklayacan allahımın abazanı?

19 Eylül 2007 Çarşamba

zıbartmak

çocukluğumun vazgeçilmezlerinden biri de mahalle maçlarıydı. her gün it gibi top oynar kızarır kızarır gelirdik evimize. üzerimizde melankolik bir hava olurdu, ama biz salaktık melankolinin anlamını bilmiyoduk. zaten o yüzden kız tavlayamadık hiç.
top peşinde koştuk salak gibi.
şimdi düşünüyom da, amına koyim ne malmışız lan!

neyse efem, bu mahalle maçlarımızın bissürü kendine has repliği vardı ama ben aralarından en çok zıbartmayı seviyorum. o zaman sevmezdim, maldım çünkü kelimenin ne kadar komik olduğunu anlayamadıydım. şidmi anlıyom da noluyo? s şeklinde çıkıyo bokum. ayrıca "anne bitti demiyorum" tabi hoş bişey bu.

her neyse lan, konuyu dağıtmayam. bu zıbartmak çok yakına kurulmuş barajı tehdit etmek amacıyla sert şut çekebilen biri tarafından sık telaffuz edilirdi. baraj mesafesi default üç adımdı, eğer barajı kuran salak üç adımı küçücük adımlarla tamamlamaya çalışırsa şut çekiveren ; önce üç adım sayar(tabi bunu büyük adımlala yapar)ve ahanda buraya kuracanız lan barajı derdi. onlar da ona babayın yanında da mı böyle yürüyon lan yada babanın tarlasımı lan bura hiç olmadı ali sami yen mi la bura şeklinde yanıt verir sindirmeye çalışırlardı. işte dananın kuyruğu orda kopardı: şut çeken (bizimkinin adı doğandı, lan ne kdar gereksiz bir ayrıntı olduğunu bile bile bunu bana hatırlatan kafamı ne yapayım?) "geri gidin la zıbartırım bak" der olayı koparır, deyim yerindeyse amına kordu. beyim yerinde olduğu zaman da götüne koyuyodu tabi.

bir de son olarak söyleyim, bizim doğan kelime esprisini pek severdi. di mi lan şerefsiz, sen de söylesene lan.

5 Eylül 2007 Çarşamba

sanat

(çırılçıplak iri yarı bir adam yatakta bacak bacak üstüne atmış telefonla konuşmaktadır)
-alooo! kültür bakanlığı mı? ben sanat için soyundum. gelin alın.

-ne sanatı, ne gelmesi beyfendi?

-e biz mi gelelim yani?

-bi yere gelmeyin kardeşim allah allah

-korkmayın benim sanat o kadar büyük değil. komplekse girmezsiniz

3 Eylül 2007 Pazartesi

bbg

vay be, ne kadar da yaşlanmışız. erayın melihin üzerinden yıllar geçmiş de farkına varmamışız. ben bbg yi bıyık buran bir eray ve genç kızların sevgilisi bir melih olarak hatırlıyordum. bakıyorum,çok da değişmemiş. bbg evimizin içinde bir genç kızların sevgilisi bir de ortalamanın üzerinde ciddi bir abimiz var.

yeni eklenmiş bir karakter var, amerikada yetişmiş, ekonomik olarak güçlü bir tabakanın ingilizce konuşan kızı. daha doğru söylemek gerekirse türkçeyi bilmeyen ama ingilizceyi de vandırfuuuul olarak kullanan kız. ben bir de geez bekliyom şahsen. ilerki programlarda söylemezse arabım, esmerde olabilirim.biçim biçim, iyi gelir.

bir de bunun avrupa versiyonları var. her şeyi bizden daha ileri olan gaavır bunun da ilerisini yapmış. adamlar istedikleri zaman sikişebiliyorlar. çatır çatır hemi de. hem, çükü görüp "vandırfuuul" diyeni gözetlemek kanepe görüp "vandırfuul" diyeni gözetlemekten daha iyi olsa gerek.

imdi bıyık buran eray abimiz ve genç kızların sevgilisi melih abimiz için geliyor:

bbg tarıktan "ooooooooo"

o değil de notu: yav ne cenabet bir ismi varmış bu şarkının mirim.

1 Eylül 2007 Cumartesi

sep seksi fotolarım

msn de illet bir virüs musallat oldu başıma. bir acayip hallerdeyim. kansız oğlu kansız insanlara "en seksi fotolarım burda" şeklinde mesajlar atıp akabinde virüs yollayormuş haberiniz ola. eğer beni dahi seksi olarak görmeye dayanacak kadar azmış ve onu kabul etmişseniz size bir yardımım dokunamaz. ancak imam paklar sizi. yok eğer bunun virüs olduğunu biliyor idiyseniz ve bir tür mazoşist iç güdüyle hareket edip, virüsü bilgisayarınıza yüklemiş iseniz, mazoşist iç güdünüzün amına koyim. hayır daha hayırlı işler varkene ne diye msn üzerinden kendinize acı çektirip zevk alıyorsunuz bilmiyorum. zaten sizi de bdsm nizi de hiç sevemedim.

velhasıl, yazıyı aslında beni domalmış olarak göremeyeceğinizi belirtmek için yazdım. bir de ezilenler iktidar olacak. o yüzden.

30 Ağustos 2007 Perşembe

aman diyim

">

küçükken

ben küçükken acayip puşttum. öyle puşttum ki,öyle böyle değil.

küçücük hayvanlara eziyet etmekti mahallede bir çocuk parkı bile olmayan biz proto-emrah ların çok az eğlencesinden biriydi. biri de puştluk yapmaktı zaten. anlayabileceğiniz gibi. mesela,kurbağa yakalardık köyde, götlerinden pipet sokar şişirir patlatırdık. üstümüz başımız kan irin olurdu. sonra birbirimize bakıp gülerdik.

birbirimizi sikiyim.

bir de, mermer taşıyla ilişkimiz vardı ki dillere destan. arkadaş, bir taş için tekerleme uydurulur mu? evet biz uydurmuştuk. daha doğrusu biz büyüklerimizden öğrenmiştik. demekki büyüklerimiz uydurmuş. şuydu tekerleme : "ostur taşım ostur osturmazssan küserim". tekerlemeyi söyle akabinde mermeri asfalta bir iki defa vurmak suretiyle cinsel ilişkide bulunmaya zorlardık. sonra bir pis koku gelirdi. işte biz o pis kokuyu koklamaktan zevk alırdık.

tabii, birinci sınıftayken gözümüze seks ikonu gibi görünen altıncı sınıfta okuyan tıfıl kızları unutmamalı. büyüklerimizin de gazıyla,koşar koşar bandik atardık biz seks ikonlarımıza. seks deyince aklımıza gelen de oydu zaten. yok seks değil,biz o zaman seks ne bilmezdik. sikişmek diyorduk. bir keresinde, bandik atmak için zıpladım (evet zıpladım ama neden zıpladığımı hatırlamıyorum,aşka gelmiş olmalıyım) ve yere inerken düşmemek için kızcağızın eteğine tutundum. o günden sonra görmedim zati onu.

dinle sevgili ülkem: seks ikonlarına bandik atan bir nesil yetişiyor.

bir de kardeşimle olan ilişkim vardı ki, kardeşiyle böyle bir ilişkisi olmayan varsa ben de leblebi olayım.

kola,çikolata yahut köfte gibi az bulunur ve tadı güzel tüketim mamülleri elimizie geçtiğinde, ben kardeşimin hayvan gibi yiyip bitirmesini beklerdim. o arada "sen niye yemiyon abi" demesin diye, yavaş yavaş, yalar gibi yerdim. kardeşim bitirdikten sonra "nmm, çok güzel, oooh" sesleri eşliğinde yerdim tüketim mamülümü (yanlış anlaşılmasın "daha hızlı" ilte alakalı değildi söylediklerim). kardeşimin canı çekerdi salona giderdi. ben de onun peşinden gider yerdim.

acayip puşttum ben.

27 Ağustos 2007 Pazartesi

sevmek?

nasıl anlatılır? işte böyle anlatılır:

"seni öyle seviyorum ki condolleza bebeğim,ağzına vermek istiyorum,ağzımdaki dişleri."

24 Ağustos 2007 Cuma

düğün dayıları

ne zamandır düşünüyorum dünyalı. yav bu düğün dayılığı ne zor zanaatmiş. düğün dayılığı derken, düğün artizliğinden değil "düğünlerde dayı olmak" tan bahsediyorum.

hani hep pembe gömlek üstüne siyah takım giyerler. düğün salonunda arı gibi çalışırlar ya. işte o dayılar. bir çocukcağızın canı düğün salonunun cam şişedeki pepsisinden çekse hemen ona gidilir "memed abi, bak şu garibin canı kola çekmiş sana zahmet..." denir ve istenen alınır. zira memed abi kristal düğün salonunun mutfağında çalışan personelle iki dakkada tanışmış ve kaynaşmıştır.

deli adamdır.

18 Ağustos 2007 Cumartesi

oh papatya

blog günlük anlamında bir kelime imiş. o zaman, şu kalbim kadar temiz sayfaya günlük esintili bir şey yazmazsam çatlarım. yalnızca günlük esintili mi? hayır "bir ergenin günlüğü" esintili.

sevgili günlük.

bu gün kendimi bir acayip hissediyorum. hiç yaşayasım yok. bir kız sevdim vermedi sevgili günlük. yeter lan. her gün osbir osbir nereye kadar? hayatı çözdüm ben günlük. bu yaşlarda otuzbir yardımıyla elimizi pürüzsüzleştiriyor, sonra onun da yardımıyla çiviyi çakıyor göt deliğimize. sistemi tam çözemedim ama genel hatlarıyla böyle. seneye kesin çözmüş olurum.

bir de sivilce sorunum var ki sorma günlük. arkadaş, tamam yüzde çık, kolda çık, vücudun muhtelif yerlerinde çık, okeyiz. ama götün hemen altında sivilce çıkar mı lan? bu gün otobüste benim kadar dikkat çeken birinin olduğunu zannetmiyorum. sol yanakta çıkan sivilce yüzünden sağ yanağım üzerinde oturmak zorunda kaldım. pozisyonu gözünün önünde canlandırabilirsin galiba sevgili günlük.

ip kuşak meselesi

nedir sayın dünyalı? bir garip teknolojiyi kullanıp bir blog yaratmak istemişse bu bloğa da, içini kemiren küfretme ateşinin çağrısına uyarak, siki taşşağı çağrıştıran bir isim vermişse bu suç mudur?

değildir elbette. olmamalıdır en azından.

peki sayın dünyalı şu bloğa yazan zavallı adam, bu kadar mı yaratıcılıktan ve özgüvenden yoksundur ki, "lan meraba denmez, blog bu kime mereba diyon eheheh çok komiksin lan salak" diye konuşur kendi kendine, sonra da gelir böyle bir yazı yazar?

evet. bu kadar yoksundur. o zaman asl meselesine hiç girmeyelim, göte gelebiliriz, allah korusun.